31 Aralık 2014 Çarşamba

İNTERNETİN ÜNLÜ ANNELERİ


2014'ü uğurlarken 2015'i karşılamanın heyecanı içerisindeyim. Umarım yeni yılda bizlere sağlık, mutluluk, şans ve huzur getirir :) Bu da yılın son postu olsun o zaman. Herkese mutlu seneler :):)

İnternetin Ünlü Anneleri başlıklı yazım Bookmark dergi 2014/3. sayısında yayınlandı. Bu yazıda sosyal medyada özellikle instagramda kullacıların ilgisini çeken annelere yer verdim. Yazımı online olarak okumak için:



Bookmark'ın yeni sayısına bayilerden ve www.bookmark.com.tr'den ulaşabilirsiniz. 



Sosyal medyadan Bookmark dergi'yi takip için;



Instagram: @bookmarkdergi
Facebook: https://www.facebook.com/bookmarkdergi
Twitter: https://twitter.com/bookmarkdergi
Bookmark applicationı gerek Apple Store gerekse de Google Play Store'dan indirip derginizi okuyabilirsiniz.









26 Aralık 2014 Cuma

Yeni yılda yeni keşifler için kendinize bir hediye verin!

Haberleri takip etmek için kullanılabilecek en iyi uygulama Hürriyet E-gazete olsa gerek. Hem basılı gazete okuma keyfini yaşarken, hem de güncel haberlere ulaşabilme imkanı sunuyor. Uygulamanın son güncellemeleri ile de; hava durumuna, burcuma, finans haberlerine ve sinema rehberine ulaşabiliyorum. Hürriyet E-Gazete'nin en güzel yanı da (sona sakladım) bir sonraki günün haberlerini 00:00'da alınıyor olması. 

Şimdi de sizi Hürriyet E-gazete'nin yılbaşı paketi ile tanıştırmak istiyorum. Bu pakette Hürriyet E-Gazete'nin yanı sıra, Elle ve Atlas dergilerinin dijital kopyası var :) 

Haberleri ve gündemi hem gazete okuma keyfini yaşayarak takip etmek isteyenler, hem de ben gazetemi okurken bir yandan da falıma da bakarım, filmlerden de haberim olur diyenler yılbaşı paketini kaçırmasın derim! Hem de kısa bir süre için sunulan bu paketi alıp, gazete keyfini sürerken modayı Elle ile takip de edebilir, Atlas okuyarak da farklı keşifler yaşayabilirsiniz. 

Yeni yılda sevdiklerine sevdiğin şeyleri hediye etmek de adettendir. Siz de arkadaşlarınıza ve gazetesiz olmaz diyen aile üyelerinize 6 aylık veya 1 yıllık versiyonları olan Hürriyet E-Gazete paketlerinden birini hediye edebilirsiniz. Her gün kullandıkça sizi hatırlasınlar:)

Daha ayrıntılı bilgi almak için sitelerini ziyaret edebilirsiniz.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

BUTİK & KÜÇÜK OTELLER


Soğuk bir Ankara gününde şimdiden yaz tatili planlarımı yapmaya başladım. Bu kitap sayesinde daha önce hiç bilmediğim yeni butik ve küçük otelleri keşfetmiş oldum. Hepsi birbirinden güzel. Yaz tatilimi de bu vesileyle Marmaris Selimiye veya Bozburun'da butik otellerden birinde geçirsem hiç fena olmaz :) o bölgede çok güzel oteller keşfettim.





"Butik & Küçük Oteller" kitabında keyifli ve huzurlu bir tatil yapabilmemiz için bizler için tesisler araştırılmış, gezilmiş ve yerinde görülmüş. Masmavi denizler, dantel gibi işlenmiş kıyılar, görkemli dağlar, otantik sokaklar, yemyeşil bahçeler, binlerce yılın izlerini taşıyan tarihi yapılar, masalsı taş evler, lüksüyle şımartan işletmeler, doğanın kucağındaki bungalovlar, konforlu süitler ve her birinde sizleri evinizde hissettirmek için çabalayan sıcacık ev sahipleri… Bu kitapla birlikte bizlere bu güzel coğrafyadaki birbirinden güzel küçük ve butik oteller anlatmakla kalınmamış,, ayrıca bize yaşatılmak istenmiş. 

Kitabın sayfalarını çevirirken, her birinde farklı bir hikâyenin kahramanı olabileceğimiz birbirinden farklı tattaki seyahatlerin izini de sürebiliriz.


Butik&Küçük Oteller ve Kitabı için: 






22 Aralık 2014 Pazartesi

UZAKDOĞU RÜYASI: BANGKOK- KOH SAMUİ- PHUKET

Seyahat etmeyi, gezmeyi sevenlerle arkadaşlık etmek ve seyahat üzerine sohbet etmek bana hep keyif vermiştir. Merve yani kuzenim Onur'un eşi de benim gibi ( hatta benden daha fazla :) ) seyahatkolik, gezmeyi seven birisi... Kendileri bir tatil bitmeden diğer tatilin planlarını çoktan yapmış olurlar, her boş fırsatı mutlaka değerlendirip, bir yere kaçarlar. Yani gezgin sıfatını benden çoktan almıştır Merve. Merve hamileyken benim hayretle karşılamama sebep olan Uzakdoğu seyahatine gitti. Hani hamileyken uzun uçak yolculukları pek güvenli değildir derler ya kendisini bu sebepten dolayı alkışlıyorum. Şimdiden küçük bir gezgin yetişiyor :)

Ben hep istememe rağmen şimdiye kadar Uzakdoğu'ya gitmek nasip olmadı. Merve oraların güzelliğini ve ucuzluğunu anlata anlata bitiremiyordu. Ricamı kırmayıp bize hamileyken yapmış olduğu Uzakdoğu seyahatinden bahsetti. 


Aşağıda Merve Akgül'ün blogumda misafir yazar olarak yer vermiş olduğu Uzakdoğu tatilini okuyalım :) Fotoğraflara da ayrıca bayıldım umarım bizde kısa sürede ayarlayıp Uzakdoğu tatiline çıkarız:)


Balayı için gittiğimiz Bali’den sonra aklımızda hep bir tane daha Uzakdoğu yapmak vardı. Bu sefer hem gezilecek yerleri çoğaltalım hem de süreyi uzun tutalım dedik. Ne de olsa bu bir honeymoon olmasa da babymoon olacaktı. Tatile giderken 4 aylık hamileydim :) Rota olarak önce Bangkok (3 gün) Koh Samui (4 gün) ve Phuket (6 gün) olarak takvimimizi ayarladık.

Uzakdoğu’ya bir tur aracılığıyla gitmek bence para tuzağı. Sadece gidiş uçak bileti biraz yüksek fiyatlı ancak orada ki yeme içme ve konaklama masrafları oldukça uygun. Sadece iyi bir plan yapmak gerekiyor. Öncelikle biriken millerimizle (çok seyahat eden eşin faydaları) Bangkok’ a uçak biletlerini aldık. Ülke içi iç hatlar uçuşlarını da Bangkok Airways den aldıktan sonra Booking'den hotelleri ayarladık.


Tayland’a vizesiz uçuluyor, bir yıllık pasaport almak yeterli. Gidiş için yüksek sezon Aralık ve şubat arası aylar. Biz kasım ayını tercih ettik. Gitmeden önce benim malum durumumdan dolayı endişeliydik yanımıza bolca ıslak mendil ve hijyenik eşyalar aldık ancak güneş kremi dahil pek çok şeyi oradan daha ucuza alabilirsiniz zaten adım başı Watsons mağazası var. Hiçbir eşyayı boşuna taşımayın. Bavulunuzu tıka basa doldurmayın çünkü orada uygun fiyata alacak çok şey bulursunuz. Tayland’a sadece İstanbul’dan uçuşlar var.  THY ile direk 10 saat uçuştan sonra Bangkok’a varıyorsunuz.   


BANGKOK:

1.GÜN:

Yorucu ve uzun bir yolculuktan sonra serin ve temiz kokulu uçağın kapıları açılınca gerçeklerle yüzleşiyorsunuz. Sıcacık ve baharat kokulu hava yüzünüze vuruyor. Bangkok Havaalanı gördüğüm en büyük ve en temiz havaalanlarındandı. Uzun bir yürüyüş sonrası bavulları alıp kendimizi sıcak havaya atıyoruz. Taksi bindime köşesine gidip numara alıyoruz ve sayımızı bekliyoruz. Otelimiz Ramada Sukhumvit ' e doğru yola çıkıyoruz. Şehirde yoğun bir trafik var. Otelimiz çok merkezi bir yerde.  Otele giriş yaparken minik bir yalanla balayı çifti olduğumuzu söylüyoruz ve odamızı bir üst seviye odayla ücretsiz olarak değiştiriyorlar. Otelden çok memnun kaldık oldukça temizdi ve kahvaltı çok tatmin ediciydi. Ana caddeye ulaşmak için de tuk tuk hizmetleri vardı.  Hemen yemek için kendimiz sokağa attık hotelin yanında ve gayet lüks gözüken ama oldukça tuhaf olan Cabbages and Condoms Restaurant'a girdik. Adından belli olduğu üzere restoranın her yerinde condomlardan yapılmış heykeller vardı.


Güzel ve geleneksel Uzakdoğu yemeğinden sonra uzun uçak yolcuğunun yorgunluğunu atmak için caddede güzel ve temiz gözüken bir masaj salonuna girip 1 saatlik ayak masajı yaptırıp rahatlıyoruz. Ayak masajı 300 baht yani 20 TL ve verilen her kuruşa değiyor. Yorucu ilk günü bitiriyoruz.


2.GÜN:


İkinci gün cumartesi günü olduğu için Bangkok’un yaklaşık 3 futbol sahası büyüklüğündeki chatuchak pazarı var. Öncelikle planımızı floating markete (yüzen Pazar) gidip dönüşte pazara geçmek. Tur otobüsleri floating marketi paket olarak sunduğu için markete yetişme şansımız yok. Bunun için otelin hemen önündeki taksi durağında ki şoförle yoğun bir pazarlık sonrası 500 bahta (35 TL) floating markete gidiş ve dönüş chatuchak’ a bırakması için anlaşıyoruz.

Bangkok’ta birçok floating market var. 

Bizim gideceğimiz şehrin 40 dakika dışında olan.   Klimalı ve konforlu taksimizle yaptığımız yolculuk sonrası floating markete giriş ve fil safarisi için yine uzun bir pazarlık sonrası iki kişi için 1200 bahta anlaşıyoruz. İki kişilik kayığımızla marketi geziyoruz. Hediyelik eşya için kayık dükkanların önünde duruyor burada size tavsiye; yemek ve meyve hariç floating marketten hiçbir şey almayın. Turistik bir yer olduğu için herşey burada 2 katı pahalı. Tüm marketi 2 saat gezdikten noodle ve meyve yedikten sonra kayık fil safarisi alanına yanaşıyor. Safari için bindiğimiz fil çok yaşlıydı üstüne oturarak gitmek boynuna basmak beni biraz rahatsız etti. 


Bindiğimize pişman olsam da iş işten geçmişti. 15 dakika fil tepesinde tıngır mıngır bir tur attıktan sonra tekrar kayıkla bitiş noktasında ki pembe taksimizin içinde uyuyan şoförümüze bizi hemen pazara yetiştirmesini söylüyoruz. 

Çünkü Pazar 18:00 de toplanıyor. Pazara vardığımızda saat 17:00 ydi eşimle hemen buluşma noktası ve saatimiz ayarlayıp ayrıldık. Çünkü öyle güzel şeyler vardı ki benim onu bir şeyler seçerken bekleyecek vaktim yoktu :)  Pazar da gerçekten yok yok. Elbiselerin çoğu minyon Uzakdoğulu kadınları için yapılmış. Çoğu  tarz ve sıfır bedendi. Benim hamilelik durumumdan dolayı alabileceğim parçalar sınırlıydı. Bir gördüğümü bir daha geri dönüp alamayacağım için beğendiğim herşeyi topladım. Eşimle buluşup pazarın hemen yanında ki JJ Mall alışveriş merkezine gidip bişeyler yedikten sonra tekrar pazara döndük bu sefer akşam pazarı kurulmuş burada da tur attıktan sonra otele taksiyle dönüş yaptık. Dün keşfettiğimiz masaj salonun önünde taksiden inip, yürümekten perişan olan ayaklarımıza masaj yaptırdıktan sonra karpuz suyu içerek otelin yolunu tuttuk. 


3.GÜN:

3. gün yine otel karşısında ki taksiciyle anlaşıp Wat Pho ve Grand Palace’a gidiyoruz. Yanınıza mutlaka şal ya da hırka alın kolsuz ve şortla içeri girmek yasak. İnanılmaz sıcak havada pantolonla ve adım başı satılan bal gibi nar suyuyla iki yeri de geziyoruz. 





Sıcaktan bunalmış halde taksiye atlıyoruz ve yemek için  taksici bizi muhtemelen anlaşmalı olduğu bir yere götürüyor. Uzakdoğu mutfağı olan oldukça temiz bir yer karidesli noodle, tom yum goong çorbası (mutlaka denenmeli) ve midye (ben yiyemesem de ) yedikten sonra akşama hazırlanmak için otele dönüyoruz. Akşam için Hangover filminin de çekildiği Lebua Sky Bar’ a gidiyoruz. Dress code şart. Erkekler pantolon gömlek giyinmek zorunda.





Bu sefer giderken taksi yerine tuk tuk tercih ediyoruz. Mükemmel bir manzara eşliğinde lezzetli kokteylleri içerek geceyi noktalıyoruz.

KOH SAMUİ: 

1.GÜN:


Koh Samui için havaalanına gitmeden yine ayak masajı yaptırıp 1 saatlik uçuşla Koh Samui’ ye  geldik. Adaya iner inmez havaalanından minicik tatlı bir adaya geldiğini anlıyorsun. 

Otelimiz Chaweng Blue Lagoon’ a gitmek için taksiye biniyoruz. Burada belirtmek isterim ki bence otel çok iyi değildi. Kahvaltı yetersiz ve odalar bana karanlık ve kasvetli geldi. Chaweng Plajı Koh Samui’nin en popüler plajı otel de zaten bu plajda. Bavulları açtıktan sonra hemen denize attık kendimizi. Denizin altı kum olduğu içi bulanık gözüküyor ve suyu sıcaktı. Bodrum, Datça, Kaşta ki gibi o berrak buz gibi deniz ne yazık ki burada yok. Burası daha çok Belek denizine benziyor. Plaj çok uzun ve benim de bol bol yürüyüş yapmam gerektiği için her gün beyaz kumlarda tüm plajı yürüdük. Koh Samui deki ilk akşam yemeğimiz için otelden biraz ileride kumların üzerinde cibinliklerin altında mum ışığında oldukça romantik bir yer olan  Dara Samui Beach Resort’a gittik. Güzel bir yemek için kesinlikle tavsiye ederim. Deniz mahsullerinden oluşan mutfağı hem lezzetli, hem de bütçeye de uygun. Burada Tayland ‘da yemeden dönmemeniz gereken Red Snapper ( kırlangıç balığı) yengeç ve kalamar yedikten sonra kumsalın arkasında ki,ana caddede yürüyüş yapabilirsiniz. Yine oldukça temiz ve uygun fiyatlı masaj salonlarına girip rahatlayabilirsiniz ki biz öyle yaptık.



2.GÜN: 

Koh Samui'de ikinci günümüz deniz kenarında yatarak ve sahilde yürüyerek geçti. Akşam için Zicos Brazilian Restaurant’a gittik. Tüm et çeşitlerinden sen dur diyene kadar getiriyorlar. Elindeki kartı kırmızıya çevirince duruyorlar. Oldukça eğlenceliydi. Brezilyalı dansçılarla güzel bir yemek yedik. Otele yürüyerek döndük.


 3.GÜN:

Koh Samui' de ki 3. Günümüz de yerel turlara katılmaktansa güzel bir jeep kiralayıp tüm adayı gezmeye karar verdik. Yine yoğun bir pazarlık sonrası jeepi 24 saat için kiraladık ertesi gün havaalanında arabayı bırakacaktık. Böylece havaalanına taksi parası vermekten de kurtulduk. Turların gittiği Big Buddha, Plai Laem Temple‘a gittik tüm adayı turladık. Sonrasında akşam yemeği için Duomo İtalyan mutfağına gittik. Pizza ve makarnası mükemmeldi. Trimasu ise fena değildi. Yemek sonrası bişeyler içmek için yürüyerek The Library’e gittik. İçkiler çok farklı ve çok lezettliydi benim için bile onlarca alkolsüz kokteyl mevcuttu. Kesinlikle tavsiye ederim.


PHUKET:

Ertesi gün Koh Samui den üstünde palmiye ağaçlı minnacık bir uçakla Phukete geçtik. 

La Flora otelin 5 gün üzeri kalanlar için kampanyası vardı. Kampanya dahilinde bizi havaalanından süper lüks arabayla karşılayıp otele getirip götürmek ve otelde kaldığımız her gece için 1000 baht harcama verdiler. Toplamda 6000 baht otelde harcayabilecektik. Odamız havuza erişimliydi yine balayı çifti dediğimiz için şampanya ve pasta ikramdı. Otel Phuketin en popüler plajı olan Patong Beach deydi. Plaj çok kalabalık ancak otele ait bir yerimiz ve 6000 bahtımız olunca tüm günlerimizi kokteyl ananas ve Hindistan cevizi yiyerek ve bol bol denize girerek geçirdik. Deniz Koh Samui dekinden çok daha temiz ve güzeldi.


Phuket'te gece gezerken gördüğümüz bu yer de ilginçti :) 


Gece gezmesini sevenler için Bangla Road Phuket tavsiye edilir: 

Bizim gibi Hard Rock Cafe seviyorsanız burası da güzel bir alternatif olabilir. 


PHI PHI ISLAND:


Phukette adım başı tur satıcıları mevcut birkaç tanesinden fiyat alın, zaten aşağı yukarı hepsi aynı fiyatı veriyor. Phi phi adasına aslında speed boatlarla gitmek daha mantıklı ama bebekle beraber çok sallanırız diye büyük gemili olan turu aldık. Sabah otelden sizi alıyorlar geminin kalkacağı limana gidiyorsun toplamda 3 adaya uğruyorsunuz. Biz en çok gittiğimiz adalardan Maya Beach’ i beğendik.


Fosforlu balıklarla berrak sularda yüzmek mükemmeldi isteyene şnorkel de veriyorlar.


Öğle yemeği için  gemide kumanya dağıtıyorlar.  Phi Phi adasında denize girmek için plajın arka tarafına geçmek gerekiyor. Ama su o kadar sığ ki ne kadar yürürsen yürü dizlerini geçmiyor. 2 saatlik dönüşten sonra otele varıyoruz.



SIMONE SHOW: Bence gidilebilir ama gidilmese de birşey kaybedilmez. Biz çok daha iyi showlar izlemiştik Vegas ta ama buradakilerin travesti olması olayı bir nebze daha ilginç kılıyor ancak yine de süper bir show değildi.


Bizce Koh Samui güzeldi ama Phuket'le kıyaslanamaz hem deniz hem de eğlence olarak.  Tatilimiz süper geçti bol bol dinlenmek yüzmek ve masaj yaptırmak ve bambaşka kültür ve yemekler için kesinlikle tavsiye edilir.


11 Aralık 2014 Perşembe

BİR KIŞ MASALI : AVRUPA'DA NOEL PAZARLARI

Kış mevsimini çok sevmememe rağmen Aralık ayında Avrupa bir başka güzel oluyor. Noel pazarları turistler için adeta bir cazibe merkezi haline bürünüyor. Şayet kışın Avrupa'ya tatile gitmeyi planlıyorsanız bence bunu mutlaka Aralık ayına denk getirin. Aralık ayı boyunca Avrupa'da çoğu şehirde noel pazarları kuruluyor. Gece sıcak şarabınızı yudumlayarak ışıl ışıl ışıldayan noel pazarlarını gezerek alışveriş yapmak, bir şeyler yiyip içmek gerçekten de çok keyifli. Noel pazarları tıklım tıklım oluyor ve insan hoşça vakit geçirebiliyor. Bir de karlar altında noel pazarına denk gelirseniz değmeyin keyfinize. Kendinizi hikaye kitaplarındaki masallarda yer alan figüran gibi hissediyorsunuz.

Avrupa'da kurulan noel pazarlarının en büyüğü ve keyiflisi Strasbourg'ta oluyormuş. Aralık ayında Strasbourg'a gitme imkanım olmadı umarım ona da bir gün gidebilirim.

Noel pazarları konusunda bence Almanya aşmış konumda. Her şehrin noel pazarı ayrı güzel oluyor. Ama Trier gibi tarihi bir şehirdeyseniz o zaman daha da güzel oluyor.

Aşağıda şimdiye kadar gitmiş olduğum noel pazarlarından noel süslemelerinden kesitler sunacağım. Umarım hoşunuza gider :) Noel pazarlarının geceleri oldukça ihtişamlı olduğunu belirtmeden geçmeyeyim :)

Paris- Champs Elysees:



Trier:






Köln:








Brüksel:







Lüksemburg:






Essen:




Frankfurt: