25 Temmuz 2013 Perşembe

VİYANA

Avusturya'dan çok daha küçük ülkelerin bile kendi resmi dili varken, Avusturya'da neden resmi dil olarak Almanca konuşulduğunu nedense merak etmişimdir:) Budapeşte'ye kadar gelmişken Viyana'yı görmeden dönmek olmazdı.

Bratislava'dan trene atlayıp 55 dakikada kendimi Wien Südbahnhof'ta buldum. Viyana'da sadece iki gün geçireceğimden dolayı önceden kafamda gezilmesi gereken yerlerin listesini çıkarmıştım. Otelide şehre 10-15 dakika yürüme mesafesinde bulunan ve Wien Südbahnhof'un hemen karşısında bulunan  Prinz Eugen Hotel'den ayarlamıştım. Otel biraz eski olsa da gayet güvenilir bir yerde ve otelin içi de fena sayılmaz. Yurtdışında çoğu otelin kahvaltı için extra ücret aldığı veya kahvaltı büfelerinin oldukça zayıf olduğu düşünüldüğünde Prinz Eugen Hotel'in kahvaltısının oldukça zengin olduğunu belirtebilirim.

 Otelden çıkıp sola doğru yaklaşık 200 metre yürüdüğünüzde Belvedere Sarayı'nın bahçelerine (Belvedere Garden) ve ordan da Belvedere Sarayına ulaşacaksınız. Belvedere Bahçeleri çok güzel bir peyzaja sahip olup, insanın içini orda gezerken huzur kaplıyor.

Sarayın bahçesinden dümdüz bitene kadar yürüdüğünüzde ordan şehir merkezine doğru giden yola da ulaşmış olacaksınız. Benim şansıma şehir merkezine ulaştığımda o gün "Gay Pride" olmasıydı. Böylece hayatımda ilk kez değişik bir aktiviteye denk gelmiş oldum.

 

 

Opera denince akla Viyana Opera'sı geldiği için bende kendimi öncelikle Viyana Operasında buldum. Tabi daha önce bilet almadığım için o gün gösterimde olan bale gösterisine sınırlı sayıda satışa çıkan biletlerden alabilmek için yaklaşık olarak 1-1,5 saat bekledim. Neyse ki bu beklemem sonuç verdi ve bale gösterisine "Giselle" tek kişilik bilet buldum. Benim gibi pek çok turistte bilet bulabilmek için sırada bekliyordu. Ancak yerel halkı görünce imrenmemek mümkün değildi hepsi en şık tuvaletlerini giyip gösteriye gelmişlerdir. Opera binası gerçekten de muhteşemdi. Bale gösterisini bitirmeden çıktıktan sonra Opera Binası'nın alışveriş caddesine bakan kısmının dışında devasa bir sinevizyon ve önünde sandalyeler olduğunu farkettim. Böylece bilet bulamayan insanlar da dışarıdan o günkü gösterimi izleme şansına sahip oluyorlardı. Tabi Opera havasını dışarıdan tam alamasanızda fena fikir değil. 

 

Operadan sonra akşam hava karardığı için bende Mariahilfer Strasse'de yürüyüş yaptım ve akşam yemeği Viyana'nın meşhur lokantası olan  Figlmüller'e  (http://www.figlmueller.at/)    gittim. Tabi önceden rezervasyon yaptırmadığım için lokantaya giremedim bir sürü insan havanın serin olmasına ve yağmur olmasına rağmen dışarıda bile lokantada sıra bulabilmek için bekliyordu. Figlmüller'in 2 tane şubesi bulunuyor. Bende şansımı denemek için arka sokağında yer alan Figlmüller'a da uğrayayım dedim ama orası da doluydu. Dolayısıyla size tavsiyem Viyana'ya gitmeden önce Figlmüller'da rezervasyon yaptırmanız. Bende artık acıktığım için tekrar Mariahilfer Caddesine gittim ve Figlmüller'la kesiştiği yerde güzel bir pizzacı buldum. Pizzacının sahiplerinin Türk olduğunu da anladıktan sonra onlarla koyu bir sohbete daldık. 

Yemek faslını da tamamladıktan sonra Stephansplatz U-Bahn durağından metroyla otele doğru yol aldım. Stephansplatz metro durağına inince karşınızda bir sinevizyonda kendinizi görüyorsunuz. Yürüdükçe de sinevizyondan  kafanızdan baloncuklar çıkıyor ve herkesin yanında bir kaç cümle beliriyor.

Ertesi sabah erkenden Prater'e gittim. Prater, Viyana'nın dinlenme ve eğlence parkı. Burada birbirinden değişik pek çok rollercoaster ve farklı eğlence aletlerini denemeniz mümkün. Eğer daha önce başka bir ülkede "Madame Tussauds" Müzesi'ne gitmediyseniz yine burada yer alan Madame Tussauds müzesi de farklı bir alternatif olabilir. Viyana'yı tepeden izlemek istiyorsanız da "London Eye"ın çok daha ilkel bir versiyonu olan "Praterstern"'e binmeniz mümkün. 

Prater'de vakit geçirdikten sonra Birleşmiş Milletler Viyana Daimi Temsilciği'ne gittim. Ancak günlerden pazar olduğu için kapıdaki görevli kampüse almasının imkansız olduğunu belirtti. Bende avukat olduğumu, Türkiye'den geldiğimi aynı akşam uçağımın olduğunu sırf bu binayı görmek için geldiğimi hiç değilse  kampüsün bahçesine girmek istediğimi belirttim. Kapıdaki görevli de komşu ülkeden olduğunu hatta atalarının Adana'dan geldiğini belirtti. Bu vesileyle de beni kampüsün bahçesine aldı ve benimle bayrakların olduğu kısma gelerek fotoğraf çekmeme izin verdi.

Birleşmiş Milletler'de vakit geçirdikten sonra Tuna nehrinin yer aldığı "Donaupark"a gittim. Donaupark etrafının ağaçlarla çevrili olduğu, bisiklet yollarının ve yürüyüş yollarının yer aldığı bir park. Havanın da güzel olması karşısında gölde ve nehirde çok sayıda yelkenli vardı. 

 

Donaupark'ta gezdikten sonra Viyana'da olan değişik evlerin yer aldığı "Hundertwasserhauser"e gittim. Hundertwasser Evi, Avusturya'nı başkenti Viyana'da bulunan ve tasarımı Avusturyalı sanatçı Friedensreich Hundertwasser tarafından yapılmış olan bir apartmandır. Landstrasse’deki Hundertwasserhaus Kegelgasse 34-38 numarada yer almaktadır. Bu binanın hiçbir yerinde düz öğe kullanılmamış olup, dış yüzeyi de rengarenktir.  

 

 

Avusturya Parlamentosu ve Rathaus ( Belediye Binası) yanyana konumlanmış vaziyette.

 

Viyana Belediye Binası gerçekten de çok ihtişamlı. Avusturya Parlamentosu'nun karşısında yer alan yeşilliklerden geçerek tekrar şehir merkezine ulaşmanız mümkün. Burada pek çok fayton göreceksiniz, Viyana'yı faytonla gezmek istiyorsanız bu da değişik bir alternatif olacaktır.

Stephansdom 'da aynı Köln'de yer alan Katedral gibi ihtişamlı. 

Stephansdom'un arka sokaklarından yürüdüğünüzde dar bir sokakta Mozart'ın doğduğu ev "Domgasse 5"te yer alıyor. Burası şu anda müze. 

 

Mozart Avusturyalı olduğu için Mariahilfer Caddesinde pek çok Mozart kıyafetine bürünmüş kişileri de bulmanız mümkün. Mariahilfer Caddesinde pek çok mağazada Mozartkugel çikolataları da satılıyor. Hediyelik eşya almak için satılan Mozartkugel çikolataları iyi bir alternatif. 

 

Bir gün öncesinden Figlmüller'de yer bulamadığım için ertesi gün öğle yemeği için tekrar şansımı Figlmüller'de denedim ve bu sefer şansıma bir masa buldum.  Klasik anlamda schnitzel domuz eti olduğu için kötü bir süprizle karşılaşmamak için tavuk schnitzel istediğinizi özellikle belirtin. Schnitzelinizin yanında da patates salatanızı yemenizi ve Apfelschorlenizi yudumlamanızı tavsiye ederim. Hayatımda yediğim en güzel schnitzel ve patates salatası Figlmüller'de idi. Ama bu konuda Berlin'de yer alan Lutter&Wegner'in de hakkını yememek lazım:) 

 

 

Viyana pastaneleri ve cafeleri ile meşhur olduğu için size Mariahilfer Strasse'nin başında yer alan Hotel Sacher'in altında yer alan Cafe Sacher'i tavsiye ederim. Burası dünyada Sachertorte'nin yapıldığı ilk yermiş. Sachertortenin tadı gerçekten de mükemmel, midenizde boş yer varsa Viyana usulü elmalı strudel (Apfelstrudel) yemenizi de tavsiye ederim. Hatta bu satırları yazarken canım tekrar bu tatlıları çekti :) Cafe Sacher'dan Ankara'ya yanımda getirmek üzere Sachertorte paketletip getirdim. Pastayı özel tahta kutulara koyuyorlar ( her boydan ) böylece pasta tazeliğini koruyor. Aynı zamanda oradan kargo yoluyla da istediğiniz arkadaşlarınıza Sacher torte göndermeniz mümkün.

Viyana için 2-3 gün  ayırmanız yeter her yeri gezebiliyorsunuz. Burası sanatla cafelerin içiçe geçtiği her yerinden bir heykel fışkıran çok güzel derli toplu bir şehir. Umarım ileride leziz schnitzel ve tatlıları tekrar denemek için Viyana'ya gitme fırsatım olur.